Koku ve Tad Alma Bozuklukları

Koku ve tat alma duyularımız yaşam keyfimize, iştahımıza, sosyal yaşamımıza, önemli katkıları vardır.
Bu duyularımızın yokluğu, önemli patolojilerin belirtisi olabilir. Kayboldukları zaman, yaşam tadını kaybeder, daha az yeriz, daha az sosyal oluruz ve sonuçta kendimizi daha kötü hissederiz. Birçok yaşlı insan bu sorunla karşı karşıyadır. Koku ve tat aynı zamanda bizleri yangın, zehirli gazlar, bozulmuş yemekler gibi tehlikelere karşı uyarırlar. Aşçılar ve itfaiyeciler gibi bazı meslekten olanlar için bu duyuların keskin olması çok önemlidir. Koku duyusunun kaybı sinüs hastalığının, burun pasajda bir kitlenin, ya da nadir durumlarda beyin tümörlerinin bir belirtisi olabilir.
Koku ve tat kimyasal duyu alma sistemimize aittir. Koku ve tat almanın karmaşık süreci etrafımızdaki maddelerden salınan moleküllerin burun, ağız ve boğazdaki özel sinirleri uyarmasıyla başlar. Bu hücreler mesajları özgül koku ve tatların tanımlanmış olduğu beyne iletirler. Koku siniri hücreleri, bir gülün güzel kokusu ya da fırındaki ekmeğin kokusu gibi çevremizdeki kokularla uyarılırlar. Bu sinir hücreleri, burundan yukarı çıkan incecik bir yolda bulunurlar ve doğrudan beyinle bağlantılıdırlar. Tat siniri hücreler, tükürükle karışmış yiyecek ve içecekle etkileşirler bu sinir hücreleri ağız ve boğazın tat koncalarında kümeleşmişlerdir. Dilde görülebilen küçük yumruların çoğu tat koncaları içerir. Bu yüzey hücreleri tat bilgisini beyine sinir lifleri ile iletirler.
Genel olarak dört temel tat duyusunu algılayabiliriz.
Tatlı
Ekşi
Acı
Tuzlu
Bu tatların bazı kombinasyonları – yalnız başına dokunuş, sıcaklık, koku ve genel kimyasal duyudan gelen duyu ile – bir tat üretirler. Bu bize fıstık mı? Peyni mi?  yediğimizi gösteren tattır. Birçok tat, temel olarak koku duyusu aracılığı ile tanınır. Örneğin çikolata yerken burnunuzu tutarsanız yediğinizin tatlı mı, acı mı, olduğunu ayırabilseniz bile, çikolatanın tadını almakta zorlanacaksınız. Bunun sebebi, çikolatanın tanıdık tadının büyük ölçüde kokuyla algılanmasıdır. Kahvenin iyi bilinen tadı da böyledir. Bu, kendi yaptığı yemeği deneyen bir aşçıbaşı örneğinde olduğu gibi, lezzetli bir tadı bütünüyle almak isteyen birinin, her lokmadan sonra niçin burnundan nefesi dışarı verdiğini açıklamaktadır. Tat ve koku hücreleri sinir sisteminde eskiyince ya da zarar görünce, yenilenen yegane hücrelerdir.
Koku duyusu, 30-60 yaşları arası keskindir. 60 yaşından sonra azalmaya başlar ve yaşlı insanların büyük bir kısmı koku alma yeteneklerini kaybederler. Her yaşta kadınların koku algılaması genel olarak erkeklerden daha iyidir. Bazı insanlar zayıf bir koku ve tat duyusuyla doğarlar.
Üst havayolu infeksiyonları (soğuk algınlıkları, viral enfeksiyonlar) koku ve tat kayıpları için suçlanmıştır.
Kafa yaralanmaları da koku ya da tat problemleri yaratabilir.
Burun bölmesi eğriliği ve Burunda yer kaplayan kitleler. Özellikle polip ve benzeri oluşumlarda burun tıkanıklığından dolayı, koku partikülleri, algılandıkları bölgelere ulaşamazlar ayrıca;
Kimyasal maddeler: Böcek ilaçları gibi bazı kimyasallar, ya da bazı ilaçlar,
Tütün: Kokuları tanıma yeteneğini bozar ve tat duyusunu azaltır. Sigarayı bırakmak koku işlevini arttırır.
Işın tedavisi: Baş ve boyun kanserli radyoterapi almış kişiler, daha sonra koku ve tat alma kaybından şikayet ederler. Bu duyular bazı sinir sistemi hastalıkları sırasında da kaybolabilir.
Gırtlak kanseri (Larenjektomi) nedeni ile ameliyat olanlar, genellikle koku ve tat almada güçlükten yakınırlar Bu olgulara, yeniden burundan nefes alabilmek için özel bir “by-pass” tüpü kullanılabilir. Burundan hava alımının artması koku ve tat duyularının yeniden kazanılmasına yardım eder.
Bazen bir ilaç da, koku ve tat alma bozukluğu sebebi olabilir ve bu ilaç kesilir ya da değiştirilirse koku duyusu düzelebilir. Çoğu vakada, polip gibi burun tıkanıklığı yapan sebepler ortadan kaldırılabilir. Hava akımının sağlanması koku ve tat kaybını düzeltebilir.
Prof.Dr. Selçuk Onart

Our Facebook Page

https://www.facebook.com/selcuk.onart